Camp Half-Blood Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Camp Half-Blood Rpg

Tanrılar ve onların çocuklarının macerasına siz de katılın!
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Jared

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jared Adrian Harvey
Ares'in Çocuğu
Ares'in Çocuğu
Jared Adrian Harvey


Mesaj Sayısı : 3
Kayıt tarihi : 10/07/10
Yaş : 29
Nerden : Geldin dicek olursan olma!

Jared Empty
MesajKonu: Jared   Jared EmptyC.tesi Tem. 10, 2010 9:53 pm

Her yerde Benden bahsediliyordu. Neden bilmiyorum. Yetenekli olduğumdan mı? Yoksa tam tersi bir beceriksiz olduğumdan mı? En iyi arkadaşım beni satmıştı. Çünkü beni tanıyan herkes şarkı söylememden sesimin güzel olduğunu anlardı. Beraber sadece eğlence amaçlı bir video çekiyorduk. Ve sonra işin garibi internette dolaşırken raslatdım, ardından farklı farklı sitelerde gördüm… Ve en sonunda televizyonlarda! Herkese söyledim, ben sadece basit bir lise öğrencisiyim, sanatçı Unknow değil!

Sabah sabah annemin zorla beni yataktan kalkmasıyla üstümü giydim, kahvaltımı yaptım ve saçlarımı topladım. Çantamı hazırlayıp evden çıktım. Okula gitmek için kullandığım otobüsü beklemeye başladım. Dediğim gibi… Ben saçma sapan bir hayat yaşamak istemiyordum, çünkü şu anda kendi hayatımdan mutluydum… Gösterişli bir eve, arabalara ve elbiselere ihtiyacım yoktu. Çünkü eskiden bir yaşadığım anı yüzünden tüm zengin insanlardan nefret eder oldum.

Çok istediğim bir liseye gitmiyorum aslında. Ben ortaokuldayken New York’un en önemli liselerinden birini istiyordum. Hatırladığım kadarıyla sadece yılda 200 öğrenci bu liseye girebiliyordu. Ama bu liseye girmek bir kampanyaya benziyordu. Sınava girenler arasından 200 öğrenci seçiyorlardı. Biraz geç kaldım diye benim yerime salak bir zengin çocuğunun kaydını almışlar. Eminim rüşvetledir.

Her neyse… Otobüse bindim ve boş bir yere oturdum. Okula geldiğimizde aşağıya indim. Bugün yağmurlu bir gündü. Her yer ıslaktı, havada yoğun bir ağırlık vardı. Tam karşıya geçecekken önümden bir araba geçti. Normal hızla ilerliyordu ama gerçekten o kadar çok su fışkırttı ki okul formam battı. Orada ağlayabilirdim. Elime aldığım kocaman ve ağır taşı arabaya attım. Sanırım fazla büyük bir taştı ki arabanın arka camı çatlamış gibi gözüküyordu. Araba birden durdu ve içindeki zengin olduğunu tahmin ettiğim adam arabayla geri geri gelmeye başladı. Camı açtı ve bana baktı. Ukala bir şekilde “ Bu arabanın camını ödeyecek kadar paran var mı merak ediyorum.” Dedi. Ona sinirli bir şekilde bakarak “Yok. Ama olsa da ödemezdim. Ya senin formama verdin zararı kim ödeyecek, yâda saçımın zararı ?” dedim. Dalga geçermiş gibi bir gülüş attı ve “ Atla arabaya” dedi. Artık iyice sinirlenmiştim. “ Bu işten zararlı çıkıyorum , şimdide beni kaçırmaya mı kalkıyorsun?!” dedim hesap sorarcasına.

Yine gülümsedi ve “ Çaktırmadan karşıya yavaşça bak.” dedi. Şaşırdım. Sonrada kafamı kaldırmadan karşıya baktım. Elinde fotoğraf makineli bir adam fotoğraf çekiyordu. Ama o bir gazeteciydi, işte bu en garibi. Bir anda panikledim. Kesinlikle Unknow olduğum anlaşılmıştı. Yine çocuğa döndüm ve “ Neden bizi çekiyorlar ?” diye sordum. Bu sefer kahkaha attı ve kısık bir sesle “ senin benim yeni sevgilim olduğunu sanıyorlar.” Dedi. Kaşlarımı çattım ve anlamamazlıktan geldim “ Seninle benim sevgili olmam imkânsız bir şey zaten, sen ukalasın ve zengin züppenin tekisin.” Dedim. Yüzünü buruşturdu ve yola bakan gözlerini bana doğrulttu. Gözlerimin içine bakarak “ Saçmalama, zaten benimde ukala ve fakir kızlarla işim olmaz. Ama şimdilik bu rolü üstlenmelisin. Hiç olmazsa saçmalamayı kes ve arabaya bin. Eğer tek gidersem tek oradaki değil, tüm basın üstüne gelmeye başlayacak.” Dedi. Sonunda anlamıştım. Benim Unknow olduğum anlaşılmamıştı, Sadece karşımda gördüğüm züppe bir sanatçıydı.

Sanatçı… Evet, gerçekten bugün en kötü günüm falandı. Sevmediğim her şeyle karşılaşıyordum. Her neyse. Arabanın etrafından geçtim ve yanındaki koltuğa oturdum. Çantamı elimden aldı ve arka tarafa doğru attı. Arabanın torpido gözünü açtı ve 2–3 tane güneş gözlüğü arasından en zarif olanı bana doğru uzattı. Anlamamış şekilde aldım ve “ E Bunu niye bana verdin şimdi ?” dedim. Gözünü yoldan ayırmayarak “ Gözüne tak. Bir başka kişiyi daha ünlü yapmak istemiyorum.” Dedi. Gözlüğü gözüme taktım ve “ Zaten ünlü olmak isteyende yok. Ben yaşadığım hayattan mutluyum, Sadece bugün mutlu değilim.” Dedim. Şaşırmış şekilde bana “ Sen ne tür bir insansın bilmiyorum ama kesinlikle normal insanlardan farklı olduğun kesin.” Dedi. Güldüm ve “ Normal bir insanım ben. Nerem değişik ki?” dedim. Bana yeniden “ Herkes ünlü olmak için can atar sen tam tersi ünlü olmamak için can atıyorsun.” Dedi. Güldüm ve “ Emin ol ünlü olmak istemeyen insanlarda vardır.” Dedim.

Bir suskunluk oldu. En sonunda malikâne gibi bir evin önünde durduk ve Adam arabadan inip benim kapımı açtı. Arabadan indim ve bahçe kapısından içeri girdik. Evin zilini çalmadan bir temizlikçi kapıyı açtı ve “hoş geldiniz Aaron Bey.” Diyerek karşıladı. Elini sırtıma koydu ve beni içeri doğru itti. Temizlikçi kadına doğru gözlüğünü ve montunu uzattı. Beni yukarı kata doğru çıkardı ve bir odadan girdik. Aslında burası bir yatak odasıydı. Giderek tırsmaya başlamıştım. Sonra kapıda durakladı ve “ orada bir banyo var. Kendini temizlersin artık. İşin bittiğinde odana temiz kıyafetler getirirler.” Dedi ve kapıyı kapatıp çıktı. Elbiselerimi çıkardım ve yavaşça sıcak suyu açtım. Sıcak su iyi gelmişti. Saçlarımı ve vücudumu yıkadım. Ardından çıkıp saçlarımı kuruttum. Vücudumu kurulayıp odama bırakılan temiz elbiseleri giydim. Sonrada aşağıya indim. Gördüğüm ilk temizlikçiye “ Aaron Bey nerede ?” diye sordum. Bana parmağıyla içinden müzik sesleri gelen odayı gösterdi. Odanın kapısını yavaşça açtım ve içeri girdim. Odadaki koltuklardan birine oturdum ve ona baktım. O ise evin camla kaplı duvarından koltuğuna oturmuş, yanındaki içki bardağının kenarıyla oynuyordu.

Ona doğru baktım ve “ Yeter bu kadar oyun. Artık beni evime geri götürür müsün ?” dedim. Müziği kapattı, elindeki bardağı kenara koydu ve Yanıma yaklaştı. Eğildi ve yüzüme dikkatlice bakmaya başladı. Ardından “ seni bir yerde gördüm ama… Nerde…” dedi. Telaşlanmıştım. Göz göze bakıyorduk. Aniden gözlerimi kaçırdım. Sonra doğruldu ve bende ayağa kalktım. Aşağıya indim. Bir kadın temizlenmiş şekilde formalarımı poşete koyup elime verdi. Evden çıktık ve bu sefer farklı bir arabaya bindik. Tam arabayı çalıştıracaktı ki “ Kitaplarım diğer arabanda kaldı.” dedim. Yola baktı ve “ onları arabanın bagajına koydum.” Dedi. Bu sefer tam tersi suskun bir yolculuk oldu. Beni otobüs durağına kadar bıraktı ve sonra durakladı. Bana döndü ve “ Bana küçük gecekondunuzu tarif etmen gerekecek.” dedi. Yine ukalaca konuşmaya başlamıştı. Arkada doğru yaslandım ve ona yolu tarif ettim. Frene bastı ve arabayı durdurdu. Ardından bana dönüp “ Hiç olmazsa tahmin ettiğim kadar kötü değilmiş. Her neyse. Umarım bir daha karşıma çıkmazsın.” Dedi. Arabadan indim. Sinirimden ayakkabımla tekerleğe tekme attım. Şaşkın ama bir o kadarda kızgın gözlerle bana baktı. Ardından evime girdim.

Girer girmez odama çıktım ve üstüme düzgün bir şeyler girdim. Dağınık olan odamı topladım ve geçen gün aldığım aşk romanına devam ettim. Sadece bir-kaç sayfa okumuştum ki kapı çaldı. Aşağıya bakmaya indim. Gelen Jessica idi. Gülen yüzüyle içeri girdi. Montunu çıkarıp askılığa astı ve sıcacık odama geri çıktık. Yatağımın üstüne oturduk. Jessica “ Sana bugün ders notlarını getirdim.” Dedi. Kısacık bir gülümseme ile ona teşekkür edip masamın üstüne verdiği kitapları ve defterleri koydum.” Ardından ona döndüm. Bana yine “ bugün neredeydin? Yoksa hasta mısın ?” diye sordu. Ona “ Bugün salak ve ukala bir züppe ile karşılaştım. Okula gelirken üstüme çamur sıçrattı. Bende onun camına taş attım. Sonra beni evine götürdü.” dedim. Şaşırmıştı “ nasıl yani tanımadığın bir adamın evinde ne yaptın ?!” dedi. Bende devam ettim “ Sadece temizlendim o kadar. Başka bir şey olmadı. Sonrada evime bıraktı beni. Ama bir sorunumuz var ki adam ünlüydü.” Dedim. Hala şaşkındı ve “ Ne ?! Ciddi misin sen? Adamın adını biliyor musun ?” dedi. Bende “ Adı Aaron’du. Kahverengi gözleri vardı. Bebek yüzlü ve kahverengi saçlıydı.” dedim. Jess Şoka girmiş bir şekilde “ Aaron Amment …” dedi. Ona döndüm ve “ Aaron Amment de kimin nesi ?” dedim. Bana kaşlarını havaya kaldırarak baktı ve “ Aaron Amment bir şarkıcı. Tanımıyorsan yuh sana yani. Dünyanın her yerinde insanlar bu adama bayılıyor. İnanamıyorum sana yani… Peki, Unknow olduğun açığa çıkarmadın dimi ?” dedi. Bende “hayır manasında kafamı iki yana doğru salladım.
Her yerde Benden bahsediliyordu. Neden bilmiyorum. Yetenekli olduğumdan mı? Yoksa tam tersi bir beceriksiz olduğumdan mı? En iyi arkadaşım beni satmıştı. Çünkü beni tanıyan herkes şarkı söylememden sesimin güzel olduğunu anlardı. Beraber sadece eğlence amaçlı bir video çekiyorduk. Ve sonra işin garibi internette dolaşırken raslatdım, ardından farklı farklı sitelerde gördüm… Ve en sonunda televizyonlarda! Herkese söyledim, ben sadece basit bir lise öğrencisiyim, sanatçı Unknow değil!

Sabah sabah annemin zorla beni yataktan kalkmasıyla üstümü giydim, kahvaltımı yaptım ve saçlarımı topladım. Çantamı hazırlayıp evden çıktım. Okula gitmek için kullandığım otobüsü beklemeye başladım. Dediğim gibi… Ben saçma sapan bir hayat yaşamak istemiyordum, çünkü şu anda kendi hayatımdan mutluydum… Gösterişli bir eve, arabalara ve elbiselere ihtiyacım yoktu. Çünkü eskiden bir yaşadığım anı yüzünden tüm zengin insanlardan nefret eder oldum.

Çok istediğim bir liseye gitmiyorum aslında. Ben ortaokuldayken New York’un en önemli liselerinden birini istiyordum. Hatırladığım kadarıyla sadece yılda 200 öğrenci bu liseye girebiliyordu. Ama bu liseye girmek bir kampanyaya benziyordu. Sınava girenler arasından 200 öğrenci seçiyorlardı. Biraz geç kaldım diye benim yerime salak bir zengin çocuğunun kaydını almışlar. Eminim rüşvetledir.

Her neyse… Otobüse bindim ve boş bir yere oturdum. Okula geldiğimizde aşağıya indim. Bugün yağmurlu bir gündü. Her yer ıslaktı, havada yoğun bir ağırlık vardı. Tam karşıya geçecekken önümden bir araba geçti. Normal hızla ilerliyordu ama gerçekten o kadar çok su fışkırttı ki okul formam battı. Orada ağlayabilirdim. Elime aldığım kocaman ve ağır taşı arabaya attım. Sanırım fazla büyük bir taştı ki arabanın arka camı çatlamış gibi gözüküyordu. Araba birden durdu ve içindeki zengin olduğunu tahmin ettiğim adam arabayla geri geri gelmeye başladı. Camı açtı ve bana baktı. Ukala bir şekilde “ Bu arabanın camını ödeyecek kadar paran var mı merak ediyorum.” Dedi. Ona sinirli bir şekilde bakarak “Yok. Ama olsa da ödemezdim. Ya senin formama verdin zararı kim ödeyecek, yâda saçımın zararı ?” dedim. Dalga geçermiş gibi bir gülüş attı ve “ Atla arabaya” dedi. Artık iyice sinirlenmiştim. “ Bu işten zararlı çıkıyorum , şimdide beni kaçırmaya mı kalkıyorsun?!” dedim hesap sorarcasına.

Yine gülümsedi ve “ Çaktırmadan karşıya yavaşça bak.” Dedi. Şaşırdım. Sonrada kafamı kaldırmadan karşıya baktım. Elinde fotoğraf makineli bir adam fotoğraf çekiyordu. Ama o bir gazeteciydi, işte bu en garibi. Bir anda panikledim. Kesinlikle Unknow olduğum anlaşılmıştı. Yine çocuğa döndüm ve “ Neden bizi çekiyorlar ?” diye sordum. Bu sefer kahkaha attı ve kısık bir sesle “ senin benim yeni sevgilim olduğunu sanıyorlar.” Dedi. Kaşlarımı çattım ve anlamamazlıktan geldim “ Seninle benim sevgili olmam imkânsız bir şey zaten, sen ukalasın ve zengin züppenin tekisin.” Dedim. Yüzünü buruşturdu ve yola bakan gözlerini bana doğrulttu. Gözlerimin içine bakarak “ Saçmalama, zaten benimde ukala ve fakir kızlarla işim olmaz. Ama şimdilik bu rolü üstlenmelisin. Hiç olmazsa saçmalamayı kes ve arabaya bin. Eğer tek gidersem tek oradaki değil, tüm basın üstüne gelmeye başlayacak.” Dedi. Sonunda anlamıştım. Benim Unknow olduğum anlaşılmamıştı, Sadece karşımda gördüğüm züppe bir sanatçıydı.

Sanatçı… Evet, gerçekten bugün en kötü günüm falandı. Sevmediğim her şeyle karşılaşıyordum. Her neyse. Arabanın etrafından geçtim ve yanındaki koltuğa oturdum. Çantamı elimden aldı ve arka tarafa doğru attı. Arabanın torpido gözünü açtı ve 2–3 tane güneş gözlüğü arasından en zarif olanı bana doğru uzattı. Anlamamış şekilde aldım ve “ E Bunu niye bana verdin şimdi ?” dedim. Gözünü yoldan ayırmayarak “ Gözüne tak. Bir başka kişiyi daha ünlü yapmak istemiyorum.” Dedi. Gözlüğü gözüme taktım ve “ Zaten ünlü olmak isteyende yok. Ben yaşadığım hayattan mutluyum, Sadece bugün mutlu değilim.” Dedim. Şaşırmış şekilde bana “ Sen ne tür bir insansın bilmiyorum ama kesinlikle normal insanlardan farklı olduğun kesin.” Dedi. Güldüm ve “ Normal bir insanım ben. Nerem değişik ki?” dedim. Bana yeniden “ Herkes ünlü olmak için can atar sen tam tersi ünlü olmamak için can atıyorsun.” Dedi. Güldüm ve “ Emin ol ünlü olmak istemeyen insanlarda vardır.” Dedim.

Bir suskunluk oldu. En sonunda malikâne gibi bir evin önünde durduk ve Adam arabadan inip benim kapımı açtı. Arabadan indim ve bahçe kapısından içeri girdik. Evin zilini çalmadan bir temizlikçi kapıyı açtı ve “hoş geldiniz Aaron Bey.” Diyerek karşıladı. Elini sırtıma koydu ve beni içeri doğru itti. Temizlikçi kadına doğru gözlüğünü ve montunu uzattı. Beni yukarı kata doğru çıkardı ve bir odadan girdik. Aslında burası bir yatak odasıydı. Giderek tırsmaya başlamıştım. Sonra kapıda durakladı ve “ orada bir banyo var. Kendini temizlersin artık. İşin bittiğinde odana temiz kıyafetler getirirler.” Dedi ve kapıyı kapatıp çıktı. Elbiselerimi çıkardım ve yavaşça sıcak suyu açtım. Sıcak su iyi gelmişti. Saçlarımı ve vücudumu yıkadım. Ardından çıkıp saçlarımı kuruttum. Vücudumu kurulayıp odama bırakılan temiz elbiseleri giydim. Sonrada aşağıya indim. Gördüğüm ilk temizlikçiye “ Aaron Bey nerede ?” diye sordum. Bana parmağıyla içinden müzik sesleri gelen odayı gösterdi. Odanın kapısını yavaşça açtım ve içeri girdim. Odadaki koltuklardan birine oturdum ve ona baktım. O ise evin camla kaplı duvarından koltuğuna oturmuş, yanındaki içki bardağının kenarıyla oynuyordu.

Ona doğru baktım ve “ Yeter bu kadar oyun. Artık beni evime geri götürür müsün ?” dedim. Müziği kapattı, elindeki bardağı kenara koydu ve Yanıma yaklaştı. Eğildi ve yüzüme dikkatlice bakmaya başladı. Ardından “ seni bir yerde gördüm ama… Nerde…” dedi. Telaşlanmıştım. Göz göze bakıyorduk. Aniden gözlerimi kaçırdım. Sonra doğruldu ve bende ayağa kalktım. Aşağıya indim. Bir kadın temizlenmiş şekilde formalarımı poşete koyup elime verdi. Evden çıktık ve bu sefer farklı bir arabaya bindik. Tam arabayı çalıştıracaktı ki “ Kitaplarım diğer arabanda kaldı.” dedim. Yola baktı ve “ onları arabanın bagajına koydum.” Dedi. Bu sefer tam tersi suskun bir yolculuk oldu. Beni otobüs durağına kadar bıraktı ve sonra durakladı. Bana döndü ve “ Bana küçük gecekondunuzu tarif etmen gerekecek.” dedi. Yine ukalaca konuşmaya başlamıştı. Arkada doğru yaslandım ve ona yolu tarif ettim. Frene bastı ve arabayı durdurdu. Ardından bana dönüp “ Hiç olmazsa tahmin ettiğim kadar kötü değilmiş. Her neyse. Umarım bir daha karşıma çıkmazsın.” Dedi. Arabadan indim. Sinirimden ayakkabımla tekerleğe tekme attım. Şaşkın ama bir o kadarda kızgın gözlerle bana baktı. Ardından evime girdim.

Girer girmez odama çıktım ve üstüme düzgün bir şeyler girdim. Dağınık olan odamı topladım ve geçen gün aldığım aşk romanına devam ettim. Sadece bir-kaç sayfa okumuştum ki kapı çaldı. Aşağıya bakmaya indim. Gelen Jessica idi. Gülen yüzüyle içeri girdi. Montunu çıkarıp askılığa astı ve sıcacık odama geri çıktık. Yatağımın üstüne oturduk. Jessica “ Sana bugün ders notlarını getirdim.” Dedi. Kısacık bir gülümseme ile ona teşekkür edip masamın üstüne verdiği kitapları ve defterleri koydum.” Ardından ona döndüm. Bana yine “ bugün neredeydin? Yoksa hasta mısın ?” diye sordu. Ona “ Bugün salak ve ukala bir züppe ile karşılaştım. Okula gelirken üstüme çamur sıçrattı. Bende onun camına taş attım. Sonra beni evine götürdü.” dedim. Şaşırmıştı “ nasıl yani tanımadığın bir adamın evinde ne yaptın ?!” dedi. Bende devam ettim “ Sadece temizlendim o kadar. Başka bir şey olmadı. Sonrada evime bıraktı beni. Ama bir sorunumuz var ki adam ünlüydü.” Dedim. Hala şaşkındı ve “ Ne ?! Ciddi misin sen? Adamın adını biliyor musun ?” dedi. Bende “ Adı Aaron’du. Kahverengi gözleri vardı. Bebek yüzlü ve kahverengi saçlıydı.” dedim. Jess Şoka girmiş bir şekilde “ Aaron Amment …” dedi. Ona döndüm ve “ Aaron Amment de kimin nesi ?” dedim. Bana kaşlarını havaya kaldırarak baktı ve “ Aaron Amment bir şarkıcı. Tanımıyorsan yuh sana yani. Dünyanın her yerinde insanlar bu adama bayılıyor. İnanamıyorum sana yani… Peki, Unknow olduğun açığa çıkarmadın dimi ?” dedi. Bende hayır manasında kafamı iki yana doğru salladım. Jess ile ders çalıştıktan sonra biraz televizyon seyrettik. İlk açtığımız kanalda ağzımız açık kalmıştı. Çünkü şu anda Aaron ile benim haberimi veriyorlardı! Her neyse. Jessica daha fazla kalmadan evine gitti. Bende o saatten sonra yatmayı planlıyordum ki yine kapı çaldı. Jessica bir şeyini unutmuştur diye düşünüyordum ki bu Jessica değil Aaron’du. Bana yaklaştı ve kulağıma “ kim olduğunu biliyorum.” Dedi ve geri çekildi. Ona kısık bir sesle “ İçeri gel.”dedim. İçeri girdi ve yine alaycı şekilde evimle dalga geçecek diye düşünürken sadece oturdu. Bende salona geçtim ve karşısına oturdum.

Bana baktı ve “ Sen. Unknow’sun…” dedi. Diyecek bir şey bulamadan sadece kafamı salladım. Lafına devam etti “ Bana kendini kanıtla. Mesela şarkı söyle.” Dedi. Sadece dediğine uydum ve bir şarkı söyledim. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. Ayağa kalktı ve elimi tuttu. Elimi tuttuğu gibi beni dışarı çıkardı. Yine bir serüvene başladığımızı düşündüm.

Sabahki arabasına bindik. Ama bu sefer farklı bir eve geldik. Yani bu daha çok villaya benzeyen beyaz bir evdi. Işıkları yanıyordu. Kapımı açtı ve elimi tuttu. Evin kapısından anahtarla içeri girdik. İçeride tahmin ettiğimden daha değişik bir şey vardı. İkisi kız olmak üzere salonda beş tane genç çocuk vardı. Sarı kısa saçlı kızla esmer çocuk sarmaş dolaştı, kıvırcık uzun saçları olan kızla da çukulata kahve saçlı çocuk sevgili gibilerdi. Salona girdiğimizde şaşkınlık içerisinde kızıl saçlı oğlan haricinde hepsi bu tarafa şaşkınlık içerisinde baktı. Ardından Aaron “ İşte Unknow bu kızmış.” Dedi. Herkes şok içerisinde gibiydi.

Kahverengi saçlı çocuk Yanımıza yaklaştı. Ardından gülmeye başladı ve “ gerçekten de videodaki kıza benziyor.” Dedi. Sonrada gidip koltuğa oturdu. Aaron sözüne “ Merak etme, madem kimsenin gerçek kimliğini bilmesini istemiyorsun, söylemeyiz o zaman.” Dedi. Kızıl saçlı kız yanıma geldi ve elini uzattı. Aslında şeker bir kıza benziyordu. Sonra “ Merhaba, ben Helena .” dedi. Helena çok güzel bir kızdı. Üzerinde beyaz bir elbise vardı. Ardından diğer kız Helena’nın yanına geldi ve bana sarıldı. “ Ben Sarah ama çoğu kişi Sara der.” Dedi. Gülümsedim ve “ Merhaba Sara, ben Autumn.” Dedim. Aaron gülmeye başladı ve “ Allaha şükür adını öğrenebildik.” Dedi. Elimi saçlarımın arasına götürdüm ve “ Ah doğru ya, hiç adımı söylemedim.” Dedim. Sempatik bir şekilde gülümsedi. Ardından Kızıl saçlı çocuğa doğru bakıp “ Lenard, sen Autumn’a merhaba demeyecek misin?” dedi. Lenard arkasına döndü ve yanıma geldi. Sempatik bir şekilde gülümseyerek elini uzattı. Bende fazla bekletmeden elini sıktım. Geçti ve tekli koltuğa oturdu. Geriye kalan esmer çocuk uzaktan elini salladı ve “Ben Matthew .” dedi. Sonra parmağıyla kahverengi saçlı çocuğu göstererek “ O da Chris.” Dedi. Aaron yine elimi tuttu ve beni Helena’nın yanına oturttu. Ardından kendisi karşıya geçip Lenard’ın yanındaki tekli koltuğa oturdu. Tam karşımdaydı ve gözlerimin içine bakıyordu. Sonra Chris aramıza girdi “ Neden internete videonu verdin ki? Ayrıca neden kendini saklıyorsun? Hayran kitlen çok fazla.” Dedi. Kaşlarımı havaya kaldırdım ve “ 1. videoyu ben değil arkadaşım yükledi ve benden habersiz. 2. hayran kitlem mi ?” dedim. Helena araya karışıp “ Evet, büyük bir hayran kitlen var şu an internette de, benim anlamadığım nasıl arkadaşın senden habersiz yükledi ?” dedi. Aaron lafa atlayıp “ ezik ezik şeyler yapmışlar işte.” Dedi ve gülmeye başladı. Ona dik dik bakmaya başladım ve “Sadece eğlence amaçlı beni kameraya şarkı söylerken çekmişlerdi. Sonrada internete vermişler hepsi bu! Ayrıca bunu yapan birçok kişi var. Kendilerini çekip internete veriyorlar!” şeklinde yüksek sesli bağırdım. Bana şok içerisinde bakmaya başladı. Aslında hem kızgın hem de şaşkındı. Lenard araya girip “ Bizde bugün yeni Avrupa’dan geldik. Uçakta Helena ve Sara senin videonu bulmuş izliyorlardı ve sonra bize gösterdiler. Bizde eve gelince videonu Aaron’a gösterdik. Sonra kendisi bize bu kızı yani seni bulacağını idda edip çıktı. Sonrada senle geldi.” Dedi. Sonra Sara güldü ve “ Yalnız Aaron senden etkilenmiş gibi gözüküyordu.” Dedi. Aaron ve ben? İki ters kişiliktik biz. Aramızda aşk gibi bir şeyin olması imkânsızdı. Aaron saraya sinirli sinirli bakmaya başladı. Sanki ona sussana demeye çalışıyordu. Önce kolumdaki saate baktım ve ardından ayağa kalktım. Gülümsedim ve “ Artık gitsem iyi olur, saat geç oldu ve yarın okulum var.” Dedim. Lenard “ Aaron izin verirsen Autumn’ı ben bırakayım.” Dedi ve bana dönüp gülümsedi. Bende karşılık olarak ona gülümsedim ve bu arada Sarah ayağa kalktı. Koluma girdi ve bana kapıya kadar eşlik etti. Arkama döndüğümde Lenard ve Aaron’un tartışırmış gibi halini gördüm. Sara beni kenara çekti ve telefon numaramı aldı.

Dışarı Çıktık ve Lenard’la arabasına bindik. Lenard, Aaron’un tam tersi gösteriş meraklısı değildi. Deniz kenarından arabayla gidiyorduk. Saat geç olduğu için yollar bomboştu. Ağır ağır ilerliyorduk. Bir yandan da Lenard ile benim hakkımda muhabbet ediyorduk. Bana yaşımı hangi okula gittiğimi falan soruyordu. Gerçekten hoş bir çocuktu. Ardından telefonuma mesaj gelerek konuşmamız bölündü. Mesaj Sarahdandı. Aaron’un burnundan soluduğunu ve acele etmesini söylüyordu. Lenard’a döndüm ve biraz daha hızlı olmasını söyledim. Lenard yolunu gözden ayırmadan “ Aaron sanırım senden hoşlanıyor. Garip ki sen onun hayatına giren ilk kızsın.” Dedi. Şaşırmıştım. Aaron gibi birinin nasıl sevgilisi olmazdı ki?

Kısa süre içinde eve geldik. Arabadan inmeden önce Lenard’a teşekkür ettim ve indim. Eve girene kadar bekledi ve ardından gitti. Eve girer girmez önce üstümü değiştirdim ve 1–2 saat ders notlarımı tekrar gözden geçirdim. Tam yatacaktım ki telefonumun yanımda olmadığını anladım. Geri gidip telefonumu almayı düşündüm ama yolu tam bilmediğim için vazgeçtim. Ardından telefonum yerine çalar saatimi kurup yattım.

Çalar saatimin sinir bozucu sesiyle uyanıp üstüme okul formalarımı giydim. Kahvaltımı yaptıktan sonra her zamanki saatimde evden çıktım. O sırada kapının önüne bir limuzin yaklaştı. İçinden çıkan Sarah’dı. Elinde telefonum vardı. Gülümseyerek yanıma geldi ve “ Günaydın, Dün akşam Lenard’ın arabasında kalmış.” Diyerek bana telefonumu geri verdi. Ardından gülümsemesine karşılık vererek “ teşekkürler ama keşke getirmeseydin, sabah sabah akşamda getirebilirdin.” Dedim. Yüzüne güneş vuruyor ve kızıl saçları parlarken “ önemli değil zaten ben erken kalkarım. Bugün hemde seni okula bırakmak istiyorum.” Dedi. Tam reddedecektim ki elimden tutup zorla beni limuzine bindirdi.

Ben fazla dikkat çekmek istemezken, okulun kapısından diğer normal öğrencilerin limuzine meraklı bakışları yüzlerinden okunuyordu. Aslında utanmıştım. Ve şu anda nefret ettiğim zenginlik durumlarından birindeydim. Sara’ya döndüm ve “ Bir daha beni limuzinle okula bırakmasan olur mu? Ben gösterişi pek sevmem de.” Dedim. Sarah bu durumu anlayışla karşıladı ve neşe içinde başını evet anlamında salladı. Sarah’ı günden güne daha fazla tanıyordum ve seviyordum. Çok sıcakkanlı biri. En kötü haldeki insanları bile sımsıcak gülüşü ile mutlulukla doldurabilirdi. Sarah’a limuzinin içinde sarıldım ve aşağıya indim. Okulun kapısından içeri girdikten sonra Sarah’ta gitti.

Gerçekten bir rüyanın içinde falan mıyım ben? Sarah ve Leonard sanki beni korumayı görev edinmişti. Aaron ile mucize eseri tanışmıştık. Aslında Aaron dışarıdan göründüğü kadar ukala biri değildi. Sadece yüreğinde sevgi yoksunluğu vardı.

Okulun koridorlarında yürümeye başlamıştım. Çok geçmeden yanıma Jessica geldi ve havadan sudan konuşmaya başladık. Jessica her günkü gibi deli dolu halindeydi. Beraber sınıfa girdik ve arkamızdan da kimya öğretmeni olan Bay Light içeri girdi. Bay Light aksi bir öğretmendi. Bu yüzden her dersi bağırış çağırışla geçerdi. Ama sanırım bugün iyi bir günündeydi ki ders bile işlemedi. Sadece oturup kişisel işleriyle ilgilendi. Zil çaldığında herkes coşkuyla koridorlara akın etti. Jessica yanıma geldi ve beraber bahçeye çıktık. Bana sürekli Aaron, Lenard, Helena ve Sara hakkında sorular soruyordu. Bu arada yeni öğrendiğim bir bilgiye göre Helena ve Sara Modellerdi. Lenard, Aaron, Matthew ve Chris ise dünyaca ünlü bir gruptu. Ben bu saçmalıktan sıkılmıştım. Bana tek Unknow gibi davranmayan kişi Jessica’ydı. O da sanırım Jessica’nın okuldan arkadaşım olmasındandı.

Diğer dersler daha çabuk geçti. Şansıma bugün diğer günlerden daha hızlı ilerliyordu. Son ders kendi sınıf öğretmenimizin dersiydi. Ama Bayan Lilly disiplin delisi olduğundan beni dersle alakasız işler yaptığımdan dolayı dersten attı! Bayan Lilly zaten bana takıntılıdır. Saçıma, kıyafetime hatta ha defterlerime kadar her şeyime karışır. Annelik duygusundan mı yoksa başka bir şey yüzünden mi o kadarını da bilmem. Son ders olduğu için daha zil çalmadan eve gitmeye karar verdim. Tam kapıdan çıkacaktım ki Aaron’un beni kapının önünde farlı bir arabayla beklediğini gördüm ve yanına gittim. Yanına yaklaştım ve “ Ne oldu? Niye geldin ?” diye sordum. Elindeki gazeteyi uzattı ve “Sahte sevgilimi görmeye geldim.” Dedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ares
Savaş Tanrısı
Savaş Tanrısı
Ares


Mesaj Sayısı : 33
Kayıt tarihi : 29/06/10

Jared Empty
MesajKonu: Geri: Jared   Jared EmptyC.tesi Tem. 10, 2010 10:29 pm

Hatalar, az ve gözden kaçıralabilecek kadar ufaktı. Kurgun sıradan olmasına rağmen, çok beğendim. Akıcıydı, uzun bir rp olmasına rağmen hızla okudum. Sonuda hoşuma gitti açıkcası. Bu yüzden

Puanın 98, iyi Rpler dilerim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Jared
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Camp Half-Blood Rpg :: Rp Out :: Rp Seviyeleri :: Seviye Belirleme-
Buraya geçin: