Camp Half-Blood Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Camp Half-Blood Rpg

Tanrılar ve onların çocuklarının macerasına siz de katılın!
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ysebel

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Ysebel Lilith
Yazar
Yazar
Ysebel Lilith


Mesaj Sayısı : 68
Kayıt tarihi : 30/06/10
Yaş : 30

Ysebel Empty
MesajKonu: Ysebel   Ysebel EmptyÇarş. Tem. 07, 2010 10:22 pm


Yağmurlu bir gündü. Çakan şimşek sesleri, sessiz şehrin içinde yankılanıyordu. Yağmur damlaları ağaçları adeta yıkıyordu. Kasım ayının bilinen soğukluğu, yağmur ile birleşince insanlığı evlerine kapanmaya zorlamıştı. Bir kişi hariç. Genç cadı, yağmurun ıslattığı beyaz elbisesi vücuduna yapışmış şekilde dikiliyordu evin önünde. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Özgür olduğum gün, bu gün. Farkında olmadan gülümsüyordu. Gözlerini yavaşça açtı ve yerde yatan ölü bedene baktı gülümseyerek. Yağmur damlaları soğuk bedenini ıslatmıştı. Adeta çıplak bedenin üzerinden süzülerek yere iniyordu. Tiksinerek baktı genç cadı, ölüye. Ona senelerce çektirdiği acıları ve o geceyi hatırladı. Ivy o gece uyuyamamıştı. Saten geceliği ile odasından süzülerek çıktı. Önce balkona çıkmayı düşündü. Ancak soğuk havayı hatırlayınca alt kata inmeye karar verdi. Adımları sessizlikte bile farkedilmeyecek gibiydi. Yavaşça alt kattaki misafir odasına indi. Taş duvar ile bütünleşmiş şöminenin önünde bir gölge gördü. Ona dönük bu gölgenin görünen tek kısmı elindeki içkisiydi. Tereddütle gölgeye baktı genç cadı. "Neden uyanıksın Ivy?" Sesi tanıyınca bir an rahatladı. Üvey babası Matthew. Annesi; babasının ölümünün hemen ardından kendisinden on yaş küçük bir büyücü ile evlenmişti. Bu büyücü bütün genç kızların hayallerini süsleyen, güzel vücudu ve çekici yüz hatlarıyla, yaşlı annesini seçmişti. Tabi genç cadı sebebinin ne olduğunu biliyordu. Güç ve para. Genç cadı onunla pek samimi olmamaya çalışıyordu. Sevmediği şımarık karakteri ve telaffuz etmek bir yana, duymaktan bile utanacağı açık saçık sözleri ile pek yanaşılmaması gereken biri olduğunu ispatlıyordu. Yüzünde her zamanki sarhoş ifadesiyle Ivy'e bakıyordu. Ivy gülümsemeye çalıştı. "Kâbus gördüm. Şu an uyumak için hazır değilim." dedi. Adamın iğrenç kahkahası evi inletirken, Ivy birilerinin uyanacağını düşünerek, bu yaptığının saygısızca bir hareket olduğunu düşündü. Ivy'nin bakışlarından anlamış olmalı ki, "Merak etme, annenin bu gece toplantısı var. Hizmetçi de izinli. Sanırım seninle yalnızız evde." dedi ve içkisinden büyük bir yudum aldı. Ivy bu durumdan rahatsız olmuştu ancak belli etmek istemediğinden zoraki bir gülümsemeyle, "Ben sanırım uyumalıyım. İyi geceler." dedi ve ayaklandı. Tam o anda Matthew onu kolundan tuttu ve kendine çevirdi. "Uyumak için hiç uygun bir zaman değil. Hadi biraz eğlenelim." dedi ve genç cadıyı öpmeye başladı. Ivy dudaklarında hissettiği iğrenç içki tadıyla midesinin bulandığını hissetti. Karşı koymaya çalışıyordu ancak Matthew çok güçlüydü. "Çok güzelsin Ivy." Dedi dudaklarına doğru. Ivy yalvarmaya başladı. Gözlerinin dolduğunu da hissedebiliyordu. Ancak Matthew onu umursamadan, tek eliyle pantolonunu ve gömleğini çıkartmıştı bile. Diğer eli Ivy'i sıkıca tutuyordu. Ivy saldırmaya çalıştı ancak kendi canının acımasıyla, başaramayacağını anladı. Matthew iç çamaşırını da çıkartmıştı. Ivy ona bakmamaya, bir yandan da göz yaşlarına da engel olmaya çalışıyordu. "Bu gece benim olacaksın, sevgilim." dedi. Ivy birilerinin duyması umuduyla çığlıklar atmaya, yardım çağırmaya çalışıyordu. Ancak kimse yoktu. Ne onu duyacak, ne de ona yardım edebilecek hiç kimse yoktu. Yalnızdı. Üzerindeki geceliğin vücudundan kaydığını hissettiğinde bayılmamak için kendini zor tutuyordu. İç çamaşırının yırtıldığını farkedince herşey için çok geç olduğunu düşündü. Matthew'ın ellerini göğüslerinde hissedebiliyordu. Dudaklarının bütün vücudunda iz bırakırcasına dolandığını... Ellerini kalçalarında hissedince gözlerini kapattı ve kendine içinden binlerce kez küfür etti. Neden balkona çıkmamıştı ki? Ve olan oldu. Matthew'ın sertleşmiş erkekliğini bacaklarının arasında hissedebiliyordu. İğrenç kahkahası kulaklarını doldururken, kalbinin sıkıştığını hissedebiliyordu. Gözyaşlarını umursamıyordu Matthew. Sadece işini görmek istiyordu. Ve içine girdiğini hissetti Ivy. Acıyla kasılan bedeni, çığlıklarına rağmen rahatlamıyordu. Matthew hızlandıkça öleceğini düşünmeye başladı Ivy. Çığlıkları, zevkten inleyen Matthew'ın sesine karışmıştı. Duvar sırtını acıtıyordu. Hiç böyle hayal etmemişti bu günü. Bakireliğini, gerçekten sevdiği birine vereceği o romantik günü düşlerken, üvey babasının tecavüzüne uğrayacağını hiç düşünmemişti. Matthew Ivy'den ayrılamıyordu. Duvara dayayarak aldığı kızlığının gururuyla ona, yere yatırıp bir kez daha tecavüz etti. Ivy; Matthew'ın içine boşaldığını hissettiğinde bir kez daha gözyaşlarına boğuldu. Üzerine düşen yorgun ve sarhoş bedenin ağırlığıyla ezilirken, kendinden nefret ettiğini hissetti. Matthew dudağına son bir öpücük kondurduktan sonra ayağa kalkıp kıyafetlerini aldı ve bir şarkı mırıldanarak üst kata çıktı. Ivy kalkmaya çalıştı ancak canı acıyordu. Her acıda; ağlaması biraz daha şiddetleniyordu. Zorla da olsa ayağa kalktı ve kıyafetlerini alıp odasına çıktı. Yatağında cenin pozisyonu alarak uykuya daldı. On beş yaşında, otuz iki yaşındaki üvey babası tarafından tecavüze uğramıştı. O günden sonra kimseye bu olaydan bahsedemedi. Kendinden utanıyordu. Matthew hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Hatta Ivy'i hiç umursamıyordu. Belki de hatırlamıyor. O günden sonra çok ağır bir depresyon geçirdi Ivy. Hogwarts'a ne zaman gitse, kurtuluşu gibi görürdü o günü. Eve döneceği günün gelmemesi için yalvarırdı adeta. Ve bir gün annesi ile Matthew boşandılar. Bunun sebebi Ivy değildi, çünkü Ivy kimseye hiçbir şey anlatmamıştı. Bunun sebebi annesinin Matthew'ı genç bir şifacı ile basmasıydı. Boşanmalarının üzerinden bir hafta geçmeden annesi ölmüştü. Ivy on sekizine gelmek üzereydi. Hatta annesinin cenazesi, doğum gününde yapılmıştı. Bu yüzdendir ki nefret eder doğum gününden. İçine attığı bütün gerçekler, artık ağır birer yük gibi gelmeye başlamıştı Ivy için. Delirmekten korkuyordu. Karanlık tarafa duyduğu hayranlık, bir gün onlardan biri olmasına yardımcı olmuştu.

Tarafsız pislik Matthew'ın dersinin verilmesi gerektiğini düşünerek uyandı bir güne. Yağmurlu bir gün olacağa benziyordu. Kara bulutlara bakarak gülümsedi. Yağmuru severdi. Beyaz elbisesinin üzerine siyah cübbesini giydi ve Matthew'ın evine cisimlendi. Önceden buraya gelmişti. Tabi nerede yaşadığını görmek için. Çnükü o ziyaretten Matthew'ın haberi bile yoktu. Evin bahçesinde oturmuş, her zamanki gibi elinde içkisiyle elindeki kitabı okuyordu. "Merhaba, Matthew." dedi Ivy. Sesindeki gizemli ton, farkedilecek gibiydi. Matthew şaşkınlıkla başını kaldırdı ve bakışları bir anda donakaldı. "Yüce Merlin aşkına, Ivy? İnanamıyorum, bu sen misin?" dedi pis bir sırıtışla. Ne sanıyordu? İki eski dostun özlem gidermek için birbirine sarılıp anılar arasında bir yolculupa çıkacaklarını mı? Hiç sanmıyorum. Ivy ifadesiz bir suratla baktı ona. "Şey yani, aslında hiç değişmemişsin. Her zamanki gibi çok güzelsin. " dedi ve bir adım ileriye gitti. Ivy kaşlarını çattı ve asasını çıkartıp ona doğrulttu. " Sakın bir adım daha yaklaşayım deme." dedi. Soluğu hızlanmıştı. Kalbinin o gece olduğu gibi sıkıştığını hissetti. "Neden buradasın o zaman Ivy?" Kahkaha atmaya başladı Ivy. "Ne sandın Matthew? Seneler sonra gelip kucağına oturacağımı mı? Sanki o gece hiç yaşanmamış gibi? Sanki hiç bana tecavüz etmemişsin gibi? " Gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordu Ivy. Matthew önce anlamamıştı. Soru soran gözlerle Ivy'e baktı. Sonra elindeki asaya bakınca anladı. Bir adım geriledi. "Sakın yapma, Ivy. Seni sevdiğimi biliyorsun. O gece o yüzden öyle davrandım. Sana aşıktım ve üvey kızıma aşık olma fikri beni deli ediyordu. Sarhoşluğumdan olsa gerek, kendime engel olamadım. Lütfen, affet beni. Çok özür dilerim, lütfen. " Ivy sinirlenmeye başlamıştı. "Sakın bana ilgili aşık numarası yapma, seni lanet olasıca. Bana tecavüz ettin. Yalvarmalarımı hiçe sayarak. Ve bu yüzden senelerce utanarak dolaştım ben. Senin yüzünden hayatım mahvoldu. Gençliğimi ve bütün zenginliğimi çaldın benden. Ve bir kenara atıp gitti. Senden tiksiniyorum. Hayatımı mahvettin, ve şimdi sıra senin hayatında. " dedi gözlerinden yaşlar akarken. Matthew'ın karşı çıkmasına izin vermeden, "Crucio." dedi asasını sallayarak. Gözlerinden akan yaşlar, anıları geri döndükçe hızlanıyordu. Matthew'ın acı çığlıkları arasında kendini duyurmak için bağırması gerekiyordu. " Senin yüzünden ne bir sevgilim oldu ne de bir aşığım. Sanki vücudumda senin izlerini taşıyormuşum gibi hissediyordum, senelerce. Ne zaman bir erkeğin bana dokunmasını istesem, sen aklıma geliyordun seni pislik. Crucio!" diye bağırdı bir kez daha. Acı ile bükülen bedenin üzerindeki damlalaı farkettiğinde, yağmurun yağdığını anladı. Gözlerini kapatıp başını kaldırdı. Derin bir nefes aldı ve bakışlarını yine iğrendiği o bedene çevirdi. "Annem senin ihanetine dayanamadığı için öldü." dedi ve yerde acıyla kıvranan bedene tekme attı. " Babam, senin annemle olan ilişkini öğrendiği gün öldü. Ben," dedi ve derin bir nefes aldı. "Ben o gece, senin yüzünden öldüm. Şimdi sıra sende." dedi ve adeta gürlercesine, " Avada kedavra!" dedi. Çığlıkların anında kesilmesiyle, ortama sessizlik çöktü. Başarmıştı. Kâbuslarının sebebi olan yaratığı öldürmüştü. Artık yeni bir sayfa açabilirdi. Sonuçta her zaman ikinci şans vardı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rheme Lyke
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Rheme Lyke


Mesaj Sayısı : 68
Kayıt tarihi : 06/07/10

Ysebel Empty
MesajKonu: Geri: Ysebel   Ysebel EmptyÇarş. Tem. 07, 2010 10:30 pm

Bu rp'yi biliyorum. Tek kelimeyle muhteşem.

Puanınız: 100'dür.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ysebel
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ysebel de arar.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Camp Half-Blood Rpg :: Rp Out :: Rp Seviyeleri :: Seviye Belirleme-
Buraya geçin: